Ege Üniversitesi işçileri 'Taşerondan Kadroya Geçtik Maaşlar Düştü'

Ege Üniversitesi işçileri 'Taşerondan Kadroya Geçtik Maaşlar Düştü'

Ege Üniversitesi işçileri 'Taşerondan Kadroya Geçtik Maaşlar Düştü'

Türk lirasının dolar karşısında hızla değer kaybetmesinin sonuçları işçi ve emekçilerin hayatına hızla yansıdı. Dövizdeki aşırı yükselme sonucu temel tüketim maddeleri, elektrik ve doğal gaz gibi önemli kalemlerde yaşanan ve yüzde 20’lere varan zamlarla birlikte enflasyon yüzde 18’e ulaştı, gıda enflasyonu ise yüzde 23’ü aştı. Enflasyonun bu hızlı yükselişi karşısında hem özel sektörde hem de kamuda toplu sözleşmelerle alınan zamlardan geriye bir şey kalmadı. Özellikle özel sektörde çalışan resmi verilere göre 6 milyon asgari ücretli ile 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile taşerondan kadroya geçirilen işçiler bu durumdan en çok etkilenen kesim oldu.

Kadroya geçirilen işçiler, 2020 yılı nisan ayına kadar YHK tarafından en son bağıtlanan toplu iş sözleşmesine tabii kılındı. Buna göre altı ayda bir yüzde 4 zam alan işçiler taşeronda çalışırken aldıkları ücretin bile gerisinde maaş alıyor. Devletin taşeronu haline getirilen bu işçiler örgütlü olsalar dahi toplu sözleşme yapma hakları yok. Dolayısıyla bir iyileştirme talep etmeleri halinde yetkiniz yok diyerek baskıyla karşılaşıyorlar. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan işçiler örneğinde olduğu gibi, kadroya geçirilen taşeron işçiler, ‘Keşke şirkette kalsaydık’ diyecek noktaya geldi. Ege Üniversitesinde çalışan işçilerle hak kayıpları, maaşlarında yaşanan erimenin boyutları, derin bir krizin habercisi olan ekonomik sıkışmışlığın nedenleri ve yaşamlarına yansımaları üzerine konuşmak üzere bir araya geldik.


Ege Üniversitesinde hak kayıplarıyla ilgili en ufak bir sorgulamanın bile baskı ve tehditle karşılaştığını öğrendiğimiz için Evrensel'e röportaj veren işçilerin isimlerini yazmamayı daha uygun bulduk. Kadroya geçiş süreci öncesi Hizmet-İş Sendikasının yetkili olduğu hastanede şu an üye çoğunluğu hâlâ aynı sendikada. Şirkette çalışırken en düşük ücretin 2 bin 100 TL olduğunu aktaran işçiler, kadroya geçtikten sonra ücretlerinin asgari ücret bandına düştüğünü, meslek tanımlarının değiştiğini ancak yaptıkları işin aynı kaldığını, çalışma koşullarının ağırlaştığını ve mesai saatlerinin arttığını, işten çıkarmalar ve izinler dolayısıyla iş yüklerinin arttığını söylüyor. Özetle kadro uygulamasına karşı duydukları memnuniyetsizliği, kriz ve antidemokratik uygulamaları da ekleyince içinde bulundukları durumu şu sözlerle açıklıyorlar: “Taşeron kalktı, keşke kalkmasaydı da bu hükümet gitseydi”

'KADROYA GEÇTİK, MAAŞLAR DÜŞTÜ'
19 yıldır üniversitede çalışan işçi kadroya geçtikten sonra yaşadıkları sorunları, “Net maaşlarımızı bilmiyoruz. Şirkette çalışırken 2 bin 100 TL alıyorduk şimdi sürekli rakam değişiyor, en son bayram parası, çocuk yardımı, yaptığımız işten dolayı aldığımız ek zam, mesai ücretleri, ikramiyeler, YHK’den gelen yüzde 4’lük zamla birlikte 1980 TL aldım. Kadroya geçtik ama daha 2 bin 100 TL bile görmedik” sözleriyle açıklıyor. Diğer çalışanlarla bordrolarını karşılaştırarak net maaşlarını anlamaya çalıştıklarını ifade eden işçi, sözlerine şöyle devam etti: “Zamlardan dolayı aldığımız ücret de eridi. Önceden 50 liralık mazotla bir hafta işe gelip gidiyordum, şimdi iki gün gidiyor. Önceden 5 liraya kahvaltı yapıyorduk şimdi 20 lirayı buluyor. Geçtiğimiz gün kışlık hazırlık için pazara gittik eşimle, çürük çarık 50 liraya 20 kilo domates alamadık. Eskiden 50 liraya en az bir çuval (50 kilo) alırdık.”

‘BİZDE FEDAKARLIK YAPACAK HAL KALMADI’

Tayyip Erdoğan’ın ekonomik savaş açıklamalarını, fedakarlık çağrılarını hatırlattığımız işçi, “Kriz var ve çok feci, sonbaharda daha da hissedeceğiz. Sonuçta zamlar devam edecek ve ısınma giderleri eklenecek bütçeye... Yüzde 4 zam verdiler, aylık enflasyon olmuş yüzde 4.5 kısacak yerimiz yok, yememizden içmemizden kısıyoruz. Bizde fedakarlık yapacak hal kalmadı. Zaten toplumun en alt basamağıyız, alt sınırlarda yaşıyoruz nasıl fedakarlık yapalım” dedi.

‘İŞ YERİNDE BİLE FATURAYI BİZE KESİYORLAR’
İşçi, “Kadroya geçirilirken, ‘En düşük memur maaşından az olmayacak maaşlarınız’ diye bas bas bağırıldı. Soruyorum en düşük memur maaşı ne kadar? 2 bin 600-2 bin 700 TL. 2 Nisan’dan beri biz 2 bin lira dahi görmedik” diye konuştu. Krizden daha şimdiden çok ciddi etkilendiklerini söyleyen işçi, “Bu koşullarda 3 bin lira maaş ödeseler yine kurtarmaz” derken, araya giren bir memur ise “Bize veriyorlar da bizi kurtarıyor mu?” sözleriyle kamu emekçilerinin de hayat koşullarının çok ağır olduğunu ifade etti. İşçi ise sözlerine şöyle devam etti: “İşyerinden istenen evrakların fotokopilerini bile çekemiyoruz. Gidin dışarıda çekin diyorlar. A4 kağıt yok, eldiven yok, enjektör yok. İşyerinde bile faturayı bize kesmeye kalkıyorlar. Giderlerimiz arttı, domates biberle bir yemek yapardık şimdi artan fiyatlarla onu bile yapamaz haldeyiz. Biz asgari ücretin altında yaşamaya çalışıyoruz. Milletvekilleri maaşlarımızın üçte birini almıyoruz diye açıklama yapsınlar da görelim.” Daha önce söze giren memur ise iki senedir A4 kağıdını kendilerinin aldığını aktardı.

‘ŞİKAYETÇİYİM AMA BORCUM VAR DİYE KONUŞAMAM’
Genç ve bekar bir işçi ise taşerona kadro uygulaması sonrası yaşadıkları değişimi şöyle anlattı: “Eskiden patronun ya da yakını olan yöneticinin iki dudağı arasındaydı işin, aşın, hayatın. Şimdi en fazla yerimiz değişir, iş güvencemiz var” diyoruz ama o da yok sanırım. Geçtiğimiz günlerde rektör kadrodan dolayı tebrik etmek için herkesi topladı. İşçinin biri söz almadan yaşanan sıkıntıları sordu. Söz almadan soru sordu diye çocuğu işten çıkarıyorlardı, istifa etmeye zorladılar. Neyse ki çalıştığı bölümdeki hocaları sevdiği için araya girdiler de sorun çözüldü.”

Enflasyon artışı ve zamlardan nasıl etkilendiklerini sorumuza ise şöyle cevap verdi: “Bakın bordroya 302 lira gelir vergisi yazıyor. 1100 lira vergi ödüyor asgari ücretli, neredeyse asgari ücret kadar. Bu ülkede adalet yok, asgari ücretli benim, otobüse binerken 3 lira basıyorum. Polis memuru 5 bin lira alıyor, otobüse ücretsiz biniyor, öğretmen benim bir buçuk katım maaş alıyor yarı ücret basıyor. Ben en alt kademeyim en yüksek ücreti ben veriyorum.”

‘TAŞERON KALKMIŞ DA N’OLMUŞ, ÜLKE BATIYOR’
“Krizin faturasını bize yıkıyorlar” diyen işçi şöyle devam etti: “Bir tane isyan yok. İnsanları sindirdiler. Taşeron geldi, gelmeseydi eski sistem olsaydı ama bu hükümet gitseydi. Taşeron kalkmış da ne olmuş, ülke batıyor. Ülkede demokrasi yok, şu anda şunları konuştuğumuzu duysalar örgütten içeri atarlar. Bir tane AKP’li gelse buraya, ben bunları konuşamam. Niye konuşamam, borcum var diye. İşten çıkarırlar diye. Fakirleştirildik, mahkumlaştırıldık. Adam çıkıyor, üç çocuk yapın diyor. Ya arkadaşım ben bekarım, zor geçiniyorum üç çocukla nasıl geçineceğim. Taşerona kadro uygulamasında 2020 yılına kadar sendikaları saf dışı bıraktılar, farklı olsaydı şimdi yer yerinden oynardı. Krizin buralara geleceğini bildiklerinden seçimi öne aldılar ama bir şey değişmedi.”

HİZMET-İŞ SÜRECİ SESSİZLİKLE İZLİYOR
İşçiler bu süreçte sendikalarını da eleştiriyor. Hizmet İş Sendikasının yaşadıkları sorunların çözümü konusunda bir girişimi olmadığını aktaran işçiler, toplusözleşme haklarını kazanmadan önce geçmiş deneyimlerinden de yola çıkarak yeni bir örgütlülük içerisine gireceklerini ancak bunun kolay olmadığını söyledi.
Evrensel

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.