Kadro Alamayan Taşeron İşçilerin Son Durumu! Kadro Gelecek mi?

Kadro Alamayan Taşeron İşçilerin Son Durumu! Kadro Gelecek mi?

Kadro Alamayan Taşeron İşçilerin Son Durumu! Kadro Gelecek mi?

Taşeron işçilik kavramı bir süredir durumu daha iyi koşullarda olan işçileri kapsıyor gibi gözükse de aslında halihazırda kadro alamamış binlerce taşeron işçi mevcuttur. Taşeron işçi olarak çalışan ve kadro alamayan bu işçiler, kadroya geçen işçiler kadar gündeme gelmiyor olmalarına rağmen, daha fazla mağduriyet yaşadıkları bir gerçek.Peki taşeron işçilik tam olarak nedir? Taşeron işçi kavramı nedir? Taşeron işçilerin yaşadıkları mağduriyetler nelerdir?

TAŞERON NEDİR?

4857 sayılı İş Kanunu Çerçevesinde iş güvencesine ilişkin bazı temel yükümlülükler 30'dan daha az işçi çalıştıran yerleri kapsamamaktadır. Dolayısıyla esas işverenler belirli işleri taşeronlara vererek, bu işlerin aynı anda hem görülmesini sağlamakta hem de kadrolarını küçültmekte, bu bakımdan maliyetlerini azaltmaktadır.

Örneğin temizlik hizmetlerini taşeron bir işverene veren bir kamu kurumu, temizlik işçilerini kadrolu işlerinden çıkarmakta, bu sayede personel sayısını azaltmaktadır.

Taşeronlaşmanın sonucunda işyeri ölçeği küçülürken, taşeron işçilerin çalıştıkları kurumlarda sendika ve toplu sözleşme haklarından mahrum olmaları, yaptıkları süreli sözleşmeler nedeniyle kıdem tazminatı gibi haklarından yoksun kalmaları, iş güvencesinin olmaması nedeniyle de emek piyasası üzerinde fiyat yönünde bir baskı altına girmeleri gibi sonuçlar doğmaktadır.

Bir başka ifadeyle taşeronlaşmanın temel sebebi, iş yeri maliyetlerini azaltmak, işçilerin temel haklarından yoksun kalmasını sağlayarak, işçilerin hak ettikleri temel iş güvencesi ve maaş haklarından yoksun yaşamasına neden olmaktır. Taşeronlaşma ile işveren açısından kar yükselirken, işverenin sahip olduğu bu kar işçilerin iş güvenliği açısından kötü şartlarda, düşük maaşla çalışmasıyla ödenmektedir.

TAŞERONLAŞMANIN NEDENİ EKONOMİK

Taşeronlaşma hikayesinin temel nedeni bir ekonomik önermeden ibaret. Türkiye ürettiği mamullerin çok önemli bir kısmını dışarıdan ihraç ederek burada tekrar işleyerek satmakta. Doğalgaz, petrol gibi enerji kaynakları olmadığı için bunları da ihraç etmek zorunda kalan Türkiye'nin imalat sektörünün diğer ülkelerle rekabet edebilmesinin tek yolu işçi maliyetleri üzerinde baskı uygulamak. Diğer yandan inşaat, madencilik gibi sektörlerde de yüksek karın yolu işçi maliyetlerini düşürmekten geliyor. Yani devlet kendi maliyetlerini düşürmek ve belli sektörlerde kar oranlarını arttırmak için taşeron işçiliği destekliyor, belirli insanların elinde toplanan zenginliğin, örneğin Mehmet Cengiz'in servetinin maliyeti de Soma'da gördüğümüz gibi düşük ücretle, herhangi bir iş güvencesi olmadan, sendikal haklardan yoksun işçilerin yaşam koşullarıyla ödeniyor.

Taşeron işçilik, işçilerin haklarını elinden aldığı, düşük yaşam koşullarına mahkum ettiği için işçilerin siyasal bir özne olmasını da engelliyor. Sendikalar gittikçe güçsüzleşirken, ücretlerini düzgün alamayan, çalışma güvencesi olmayan işçiler de sessizleşiyor hak talepleri de yok oluyor. Bu bir bakıma iktidarların kendi kendisini oy açısından beslemesine de neden olan bir süreç.

Halbuki yapılması gereken şey işçileri kölelik koşullarında çalışmaya zorlamak, oy verme davranışlarını da bu şekilde baskı altına alarak ekonomik ve siyasal rant sağlamak değil. Bu durum sadece milyonlarca insanımızın ekonomik ve sosyal açıdan son derece geri koşullarda yaşamasına ve hayatlarını cehenneme çevirmeye neden oluyor. Yapılması gereken şey, işçilerin temel haklarını koruyarak, adil bir gelir dağılımına yönelen yeni bir üretim ve büyüme politikası oluşturmak. İşçi haklarındaki sorunları çözemeyen bir Türkiye "Taşeron Cumhuriyeti"ne dönüşürken, hepimizin de siyasal ve sosyal hakları tehdit altında kalıyor, dünyanın ortalama seviyesinde bir ülke olmaya mahkum ve mahdum yaşamımızı sürdürüp gidiyoruz.

Taşeron işçinin dilinden taşeron: "Taşeron sistemde işçi çalışır ama şirket sahibi kazanır. Maliyeti azaltmak için kurulan sistem zamanla yandaş zengin etmeye döndü. kurumdan çıkan para 2000 tl.işçinin cebine giren 1200-1300 tl kalan kısım şirket kuran kişilerin cebine. Eskiden en ucuz teklif verene verilen ihale şimdi belirlenen rakama en yakın olana veriliyor 10000 belirlenen rakamsa eskiden 7000 e yaparım diyene veriliyordu Şimdi 10000'e yapana... Ama işçiye verilen maaş aynı. Milletvekillerinin sülalelerinde en az 10 kişinin taşeron şirketi vardır. Hem iktidar hem muhalefet"

TAŞERONUN İŞ GÜVENCESİ YOK

Hak İş tarafından yapılan araştırmaya göre her 5 taşeron işçiden 4'ü herhangi bir iş güvencesine sahip olmadığını düşünüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri de bu sonucu doğruluyor. Verilere göre Taşeron işçiler işçi olarak çalışmakta oldukları iş yerinde tam bir yılı doldurmak üzereyken, işvereni tarafından işten çıkarılıyor. Böylece kıdeme bağlı haklarını alamıyor. Tekrar sözleşme yapılması işverenin inisiyatifine bağlı olduğu için taşeron işçilerin herhangi bir iş güvencesi de bulunmuyor.

Taşeron işçiliğin yaygınlaşmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi, işçilerin sendikasızlaştırılarak toplu sözleşme gibi temel haklarından yoksun bırakılması. Bu sayede işverenler işçiler üzerinde maaş baskısı yaratarak ücretlerin düşük olmasını ve emek maliyetinin düşmesini sağlıyor. Devlet de taşeron işçilik ile hizmet alımı yoluyla kamu personeli üzerindeki ücret baskısını sürdürürken, devrettiği alanlarda özel sektörün daha yüksek karla çalışmasının yolunu açıyor. Bu temel mantığın doğal bir sonucu olarak da taşeron işçilerin yüzde 65'i sendikasız ve yüzde 77,8'i bir sendikaya üye olmak istiyor.

Taşeron işçilerin yaklaşık yarısı kamu kurumlarında hizmet görmesine karşın yüzde 68'i düzenli bir şekilde ücret alamıyor. Yani devlet taşeron işverenlerin taşeron işçilere karşı sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarını bile denetleyemiyor veya bu sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamıyor. Sendikası, herhangi bir iş güvencesi olmayan ve düşük ücretle çalışan işçilerin düzenli olarak bir ücret alamaması da taşeron işçilerin yaşadığı koşulları gösteriyor.

Düşük ücretle çalışan ve iş güvenceleri bulunmayan taşeron işçilerin yüzde 87'si evli, yüzde 82'si de çocuk sahibi. Hak-İş'in yaptığı araştırmaya göre Taşeron işçilerin yüzde 25,1'i 1 çocuk sahibiyken, yüzde 32,4'ü 2, yüzde 24,5'i ise 3 ve daha fazla çocuğa sahip.

Hak-İş tarafından 2014 yılında yapılan bir araştırmaya göre taşeron işçilerin yüzde 59,6'2sı 25 - 38 yaş aralığında bulunuyor. 39 - 45 yaş aralığında olanlar yüzde 23,6 oranındayken, 46 - 52 yaş aralığında bulunanlar yüzde 9,4'lük bir oranı teşkil ediyor. 18 - 24 yaş aralığındaki taşeron işçilerin oranı sadece yüzde 4,6.

Dolayısıyla taşeron işçiler çalışma hayatlarının en önemli yıllarını hiçbir iş güvenceleri olmadan, düşük maaşla geçiriyorlar. Bu durum kadroları işlerde çalışıp, yüksek maaş almadıkları için emeklilik çağına yaklaştıkları zaman Türkiye'nin önünde büyük bir sorun olarak gözüküyor.

Taşeron işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili olarak yeni bir düzenleme henüz gözükmüyor. Taşeron işçilerin kadroya alınmalarıyla ilgili olarak tüm gelişmeleri memurlarahaber.com sitesi olarak yakından izlemekteyiz. Bizi takip ederek gelişmeleri öğrenebilirsiniz.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum