Yok artık!

Yok artık!

 Usta sanatçı Zeki Müren'in "uhrevi" aşkını Radi Dikici, "Zeki Müren" isimli kitabında anlatmış.

Genç bir subay olan Kürşat Bey'in Zeki Müren hayranlığı ve ikilinin yaşadığı aşk kitapta anlatılıyor. Adı da görev aldığı yerlerdeki hanımlarla yaptığı kaçamaklar nedeniyle çapkına çıkmıştı. Ama o çok dikkatliydi. Asla bu konuda dikkat çekici bir yanlışlık yapmamıştı. Aksi halde mesleğinden olabilirdi.

Zeki Müren'in aşkı
Bir zaafı daha vardı Zeki Müren’in sesine âşıktı. Zeki Müren’in sesine âşık olduğu için, Zeki Müren’le tanışmak onda bir saplantı olmuştu. Bunun için her şeyi yapmaya razıdır.

Ama Zeki Müren’e ulaşmanın mümkün olmadığını da anlamıştır. Vazgeçmez, araştırır.

Sonunda bir arkadaşı ona Zeki Müren’in her akşam Cihangir Saunası’na gittiğini söyler. Hafta sonunda İstanbul’a gelince saat 17.00 sularında saunaya gider. Ortam gerçekten farklıdır. İstanbul’un kalburüstü insanları saunadadır.

Ama aralarında Zeki Müren yoktur. Bir saat kadar oyalanır. Onu göremeyince tam giyinmiş çıkarken Zeki Müren çıkagelir. O da tekrar soyunarak Zeki Müren’in yanına gider.

Kendisini tanıtır. Sırf onunla tanışmak için saunaya geldiğini söyler. Ama Zeki Müren onu görür görmez o kadar beğenir ki, oracıkta âşık olur. Ancak böyle bir şey Kürşat Bey’in aklının köşesinden geçmediği için, o çok sevdiği sanatçıyla bir araya geldiği için mutlu olur.

Ertesi gün için yine sözleşirler. Zeki Bey, Kürşat Bey’in de kendisine âşık olduğuna çok emindir. Bu nedenle ilk defa kuralını bozup onu eve davet eder.

Aralarında o sıralar herhangi bir ilişki yoktur. Farklı duygular vardır ama birbirlerine şimdilik platonik anlamda bağlı gibilerdir. Bu aşkın en büyük şahitlerinden Berrin Hanım da şöyle anlatıyor: “Bu çok büyük bir aşktı. O Kürşat Bey’i, Kürşat Bey de onu sevdi. Temelde ve başlangıçta platonikti. Geceleri gazinodan çıkınca yağmur çamur demiyorlardı. İki sevgili gibi sabahlara kadar dolaşıp geç saatte eve geliyorlardı."

 

Kürşat Bey o hafta gelememişse, Zeki Bey çıldıracak gibi oluyordu. Gece yarısı arabaya binip yola çıkıyor, Kürşat Bey’in birliğinin olduğu kasabaya gidiyorduk. Kaç kez oraya gittik hatırlamıyorum. Sonunda ben orada bir ev kiraladım.

Ama evi kiralamak bir sorunu da beraberinde getirmişti: Zeki Bey’in görüldüğünde tanınmaması mümkün değildi. Peki, eve nasıl girecekti? Sonunda çözümü yine kendisi buldu.

Siyah kadın çarşafı aldık. Evde ilk defa çarşafı giyip özellikle kırıtarak yürüyerek, ‘Ayol benden daha iyi kadın mı olur,’ deyince gülmekten yerlere yattık.

O, çarşafı giyip arabanın arkasına geçiyordu. Kasabaya giriş için tenha saatleri seçiyorduk ve Zeki Bey’i arka koltuğa yatırıp üstünü örtüyorduk. Sonra Kürşat Bey geliyordu. İşin enteresan tarafı, hafta sonunda Kürşat Bey İstanbul’a gelecekse Zeki Bey adeta deliriyordu

Her dakika saatine bakıyor, ‘Bak hâlâ gelmedi, acaba başına bir şey mi geldi, acaba hayatında bir kadın var da beni mi kandırıyor,’ diye evde dört dönüyordu. O yıllar benim için de zor geçti.

Birçok şeyi idare etmekten çok yoruluyordum. Cumartesi günleri kâbustu. Çünkü söz verdiği halde Kürşat Bey gelmezse onu sahneye çıkarmak bayağı zor oluyordu. Tabii çıkardı. Ama çıkana kadar anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirdi.

Konunun bir de Zeki Müren'in kendi ağzından yorumu var. Zeki Müren'in Gazeteci Mete Akyol ile 1987 yılında yaptığı söyleşiden bazı kesitler var: ‘Peki, sizce kara sevda nedir Zeki Bey? Hani sırılsıklam tabir edilir ya… Hiç böylesine âşık oldunuz mu? Sırılsıklam?’ ‘Ben sekiz sene, 1962’den 1970’e kadar, büyük bir sarhoşluk içinde bir aşk yaşadım. Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin.

Çünkü bu kalbim dayanamaz aşkın öylesine. O günlere dönüyorum, düşünüyorum da…

O nasıl bir çileymiş. Acılı bir yemek gibi. Yemeğin acılısını bilmiyorum ama aşkın acısını tattım, aşkın acısını çok iyi biliyorum. Düşünemiyorum, hayatta öylesine bir aşka ikinci kez katlanabileceğimi. Onun için, âşık olmak için değil, olmamak için Tanrı’ya yalvarıyorum.

Çünkü aşkın yaşı yok. Hem sonra insan çiçeği de sevmeli, güzel renkli kelebeği de sevmeli, güzel kanaryayı da sevmeli, güzel bir denizi de güneşli bir günü de sevmeli, belki yağmurlu bir günde de yaratan varlığı sevmeli.

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.