ÇARESİZLİK ÖĞRENİLMEZ KABUL EDİLİR….

Kamu Çerçeve Protokolü imzalandı. Ne gördük.

Zor bir süreçti oldu, olmadı, imza edildi derken bir çok işçi kardeşim yanıma gelip maaşımız net ( cebimize giren yani ) 4000 üstü olur mu ? diye konuşurken sürekli onlara umut vermek istedim. Çünkü bir çoğu yaklaşık 10 yıldan fazla birazı 10 yıldan az asgari ücrete ve bütün haklarının yok edilmesine tahammül göstermeye çalışıyordu. 969 sayılı KHK ile toplumun birçok kemsinden işçi almıştı KAMU. Birçoğu sosyo kültürel-ekonomik ailesinden kocasından ve toplumsal saiklerinden şiddet, maddi ve manevi dışlanma görmüştü.   Toplumsal sorunsallarımız neticesinde birazı eşinden ayrılmış çocuklarına bakmak zorunda olduğu için çalışan kadınlardan oluşuyor, bazıları ise ailesine bakmak zorunda olan erkek işçi kardeşlerimizden oluşuyordu. Bazılarının ekmek alabilmek için iş yerinde hiç bir şey yemediklerini bilirim. 696 KHK ile kadroya geçenler 4 senedir ne zam aldılar ? Kıdemi 3 sene yaptınız. 3 senede ne kadar enflasyon oldu? Yüzdelikleri yok ettiniz.

Bütün bunların hakkı var üzerinizde. Daha anlatabilirim ama düşündükçe benim canım sıkılıyor, anlatıp bildiğiniz şeyi tekrar etmek istemem.

  Ne söylenebilirdi onlara, siz 4000 fazlası alacaksınızda vergi dilimine girdiğiniz için altına mı düşeceksiniz demek lazımdı. Çaresizlik öğrenilmemeli. Yada eşdeğer görevlerde gitseniz bazı belediyeler daha fazla maaş verir demek mi gerekirdi?. 

Taşıma suyu değirmeni Bozar.

Bu sene asgari ücretin altında kalmamız için asgari ücrete çok ciddi zam yapılması lazım. Yapılmalıda geçim için terini döken herkesin emeği kutsaldır, ancak bu sene olmazsa bir daha ki sene bu zamlarla zaten en düşük kamu işçisi asgari ücretin altında kalacak.

Yazımı işçiler  için değil işçi sendikalarının imzaladığı protokol için bir Nazım Hikmet şiiriyle noktalamak istiyorum. Belki dersiniz ki üye olmasaydınız. Onu da Allah izin verirse öteki yazımda yazarım.

“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”

selametle.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum