BU BORDRO BU KADROYA YAKIŞMADI !

Son zamanlarımızın en önemli gündem başlığı malumunuz temmuz sonunda imzalanması beklenen kamu işçileri toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolü. Konuyla ilgili kamu işçileri arasında en çok üyeye sahip iki federasyon bu sene bir araya gelerek ortak taleplerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e sundular.  Bakan Bilgin konuya ilişkin "Önümüzdeki dönemde bu büyümeyi sürdürmek, bunu daha kaliteli hale getirmek önemli. Kaliteli büyüme, ihracata dayalı büyümedir. Uzlaşma içerisinde toplu sözleşme sürecinin tamamlaması sosyal ve ekonomik gelişmeye katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin önünün açık olduğunu düşünüyoruz. Bugün burada, işçi konfederasyon ve sendikalarımızla birlikte Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü'nün taleplerini alacağız. Teklifler üzerinde Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ve bizler gerekli çalışmaları yaptıktan sonra bu müzakereyi sürdüreceğiz." dedi ve "Bunu ne kadar sağduyuyla ne kadar uzlaşmayla başarırsak Türkiye sorunlarını uzlaşı içerisinde çözmenin yolunu o kadar sağlamlaştırmış olur." diye ekledi. Kendisine gönülden katılarak iyi sonuçlar çıkmasını temenni ediyorum.

Bu vesile ile; halk arasında “taşeron” tabir edilen, iş kanununda alt iş veren- üst iş veren ilişkisi şeklinde tanımlanmış ve neo-liberal ekonomik modelin bir getirisi olarak ağırlıkla 1980 sonrasında kamuya giren, işletme literatüründe dış kaynak kullanımı olarak ifade edilen çalışma modelinin 2013 den bu yana ( kadro öncesi ve sendikalaşmada önemli bir tarih olması sebebiyle bu tarih önemlidir ) maddi kazanım ve kayıplarına ilişkin bir değerlendirme yaparak konunun öneminin tekrar altını çizmek faydalı olacaktır.

Kadro öncesi kamuda hizmet alımına yönelik ihaleler yapılarak istihdam edilen personelin birçoğu asgari ücret+ %... fazlası, yol, yemek ve vs ödemeler ile yapılan iş sözleşmeleri dâhilinde işe alındılar.

2014 yılında sendikal haklara içkin mevzuatta yolun açılmasıyla beraber, sendikal faaliyete aktif olarak dahil olmaları mümkün oldu. Bu sayede ekstra sendikal maddi kazançlarda elde edebildiler. Ancak 2 Nisan 2018 yılında kadroya geçmeleriyle beraber,  maaşlarındaki asgari ücretin +% fazlaları yeni bir sözleşme yapılmış olarak kabul edilmesi dolayısıyla ortadan kaldırıldı, ayrıca 696 sayılı KHK hükümleriyle sendikal hakları en az 3 yıl süreli ( en son bağıtlanmış toplu iş sözleşmesi hükümlerinin çerçeve protokol kabul edilmesiyle ) askıya alınmış oldu.

Kabul edilen çerçeve protokol 3 yıllık dönem boyunca 6 aylık %4 zam şeklinde oluştu ve özellikle %...’ fazlası alan personel aşağıda belirteceğim şekilde asgari ücrete üç yıl içinde gelen zamlarla asgari ücretin dahi altında kaldılar. Söz konusu zaman boyunca TUİK'in rakamlarıyla enflasyon  

2019 yılı itibariyle yıllık 11,84 

2020 yılı itibariyle yıllık %12,28 

2021 yılı altı Mayıs'ta yıllık %16,59 olarak gerçekleşmiştir.

Bu zaman zarfı içinde asgari ücrete,

2019 tarihinde % 26 ,

2020 tarihinde %  15,03 ,

2021 tarihinde % 21,56 oranında zam yapılmış, bir çok 696 KHK ile kadro alan ve % fazlasına çalışan işçi için aldıkları  ücret, asgari ücretin altında kaldığı için, mevzuat gereği asgari ücrete yükseltilmek zorunda kalmış ve bu işçiler maddi açıdan mağdur edilmiştir. Tabiî ki bu mağduriyet sadece maddi değildir. Keza benzer işler yapan ( yada aynı işi yapan )  memurlardan çok daha az maaş almaları hatta aynı işi yapan farklı kurumlardaki 696 KHK ile kadro alınmış personel arasında bile fark olması ne kadar hukuki açısından çalışma barışına aykırı olmasa da vicdana aykırıdır.

Dahası 2019 yılında Türk-İş konfederasyonunun yürüttüğü kamu çerçeve protokolünde 696 sayılı KHK ile kadroya geçen işçiler sözleşme dışı bırakılmıştır.

Aynı zamanda yeni işçi alımlarındaki ilanların ödenecek ücret bölümlerinde yer alan asgari ücretin % fazlası şeklinde çıkması, bu kadar kayıpla beraber  kıdeminde hiçe sayıldığını göstermektedir. (Özlük haklar bağlamında diğer konular başka bir yazı konusu olacağı için değinmiyorum ).

Kamuda personel istihdam modeli, tüm kamu personeli adına; kuşatıcı, eşit işe eşit maaş prensibiyle, kıdemi ve liyakati koruyarak, insan onuruna yakışan bir maaş politikası ile inşa edilmelidir.

Bütün bu gerçekler ışığında bazı sendikalar ilgili iş kollarında yetki belgesi almış toplu iş sözleşmeleri görüşmelerine başlamış ama kamu çerçeve protokolünü beklemekteler.

Bunun sebebi nedir ?

Bunun sebebi kamu çerçeve protokolü ile ilgili taslakta eksik noktalar mı vardır?

Öyle ise eksikler nelerdir?

Yukarıda belirttiğim maaş sorunları ile ilgili çözümleri nelerdir?

Kurumlarda yerleşmiş “şirket elemanı” , “taşeron personel” gibi tabirler hala kamudaki memur personel tarafından dillendirilmekte ve 696 KHK’lı personel ötekileştirilmektedir, kanımca 696 KHK ile 4d olan personelin psikolojik intibakının eşit işe eşit maaş ve maaşların insan onuruna yakışan düzeye ulaştırmak için iyileştirilmesiyle mümkün olabileceğidir. Bu konuda sendikaların çalışması var mıdır?

Kamuda belli iş kollarında örgütlenmiş ve toplu iş sözleşmesi normal sürede ( pandemi dolayısıyla ertelemeler oldu ) tamamlanmamış bütün sendika yetkililerini yukarıdaki soruları yanıtlamaya davet ediyorum.

Düşünmeden edemiyorum 2019  toplu iş sözleşmelerinde dönemin bakanı Zehra Zümrüt Selçuk  imza sonrası söyle bir açıklama yapmıştı "Sağduyunun olduğu zeminlerde anlaşma da mümkün oluyor" İlgili sözleşmede 696 sayılı KHK ile kadro alanlar sözleşme dışı bırakılmıştı.  

 

Kadrodan sonra birçok 696 KHK kadrolusunun bordrosunda kayıplar vardır.

Kısacası bu Kadroya bu Bordrolar yakışmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.